Dolunaya talip yirmi güzel yürek buluştuk. Cümbüş, klarnet, davul, darbuka ekibinden oluşan ince saz heyeti de bizimleydi. Arı fırının Marmara Ereğlisi'nde leziz antep lahmacunlarıyla geceye ve müziğe start verdik. Kumsala indiğimizde dolunay minik minik kendini göstermeye başlamış, gün ise batmıştı. Yanan ateşin alevi yükseldiğinde Dolunay sahnede ki yerini almıştı. Müziğin ritmi geceye karıştığında her şey tamamlanmıştı. Ayakkabılar fıydırılmış, hüzünler sıpıtılmış, dolunaya, ateşe, müziğe ve dalgaların sesine bırakmışız kendimizi, geceyi yaşar olmuştuk. Kimi yanındaki ile sohbet ederken, kimi coşkuyla şarkıya eşlik ediyor, kimi denizle konuşuyordu. Andaydık, anı yaşamakta, anla anlamlanmaktaydık. Dört duvardan, kalabalıklardan kurtulmuş, biz bize ve kendimize kalmıştık. Bize dair gecelerden birinde kendimize giden uzun ince bir yoldaydık. KAT RUHUNU DOĞAYA